NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
10 - (890) حدثني
أبو الربيع
الزهراني.
حدثنا حماد.
حدثنا أيوب عن
محمد، عن أم
عطية. قالت:
أمرنا
(تعني النبي
صلى الله عليه
وسلم) أن نخرج،
في العيدين،
العواتق
وذوات الخدور.
وأمر الحيض أن
يعتزلن مصلى
المسلمين.
[ش
(العواتق) قال
أهل اللغة:
العواتق جمع
عاتق. وهي
الجاريه
البالغة. وقال
ابن دريد: هي
التي قاربت
البلوغ. وقال
ابن السكيت:
هي ما بين أن تبلغ
إلى أن تعنس،
والتعنيس طول
المقام في بيت
أبيها بلا زوج
حتى تطعن في
السن.)
[ش
(الخدور)
الخدور
البيوت. وقيل:
الخدر ستر يكون
في ناحية
البيت). (الحيض)
جمع حائض. مثل
راكع وركع].
{10}
Bana Ebû'r-Rabî'
Ez-Zehrânî rivayet etti. (dediki): Bize, Hammâd rivayet etti. (dediki): Bize
Eyyûb, Muhammed'den, o da Ümmü Atiyye'den naklen rivayet etti.
Ümmü Atiyye, Peygamber
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i kastederek:
«Bize bayramlarda kocaya
gitmemiş delikanlı kızlarla, perdenişin hanımları namazgaha çıkarmamızı;
hayızlı kadınlara da Müslümanların namazgahından biraz uzaklaşmalarını emir
buyurdu.» demiş.
11 - (890) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا أبو
خيثمة عن عاصم
الأحول، عن
حفصة بنت سيرين،
عن أم عطية.
قالت:
كنا
نؤمر بالخروج
في العيدين.
والمخبأة
والبكر. قالت:
الحيض يخرجن
فيكن خلف
الناس. يكبرن
مع الناس.
{11}
Bize Yahya b. Yahya rivayet
etti. (dediki): Bize Ebû Hayseme, Âsım-ı Ahval'den, o da Hafsa binti Sîrin'den,
o da Ümmü Atiyye'den naklen haber verdi. Ümmü Atiyye şöyle demiş:
Bayramlarda örtülü
hanımlar ve bakire kızlarla beraber namazgaha çıkmaya me'mûr olurduk.
Hayızlılar da çıkar fakat cemâatin arkasında bulunurlar; cemaatla beraber
tekbîr alırlardı.
12 - (890) وحدثنا
عمرو الناقد.
حدثنا عيسى بن
يونس. حدثنا
هشام عن حفصة
بنت سيرين، عن
أم عطية. قالت:
أمرنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، أن
نخرجهن في
الفطر
والأضحى.
العواتق والحيض
وذوات الخدور.
فأما الحيض
فيعتزلن
الصلاة
ويشهدن الخير
ودعوة
المسلمين.
قلت: يا رسول الله
! إحدانا لا
يكون لها
جلباب. قال:
"لتلبسها
أختها من
جلبابها".
[ش
(ويشهدن الخير
ودعوة
المسلمين) أي
يحضرن مجالس
الخير كسماع العلم.
ويحضرن دعوة
المسلمين، أي
دعاءهم كاستسقائهم.
(جلباب) قال
النضر بن
شميل: هو ثوب
أقصر وأعرض من
الخمار. وهي
المقنعة. تغطي
به المرأة
رأسها. وقيل:
هو ثوب واسع
دون الرداء
تغطي به صدرها
وظهرها. وقيل:
هو الإزار.
وقيل: الخمار. (لتلبسها
أختها من
جلبابها) قال
النووي:
الصحيح أن
معناه
لتلبسها
جلبابا لا تحتاج
إليه. عارية].
{12}
Bize Amru'n-Nakıd
rivayet etti. (dediki): Bize îsâ b. Yûnus rivayet etti. (dediki): Bize, Hişâm,
Hafsa binti Sîrin'den, o da Ümmü Atiyye'den naklen rivayet etti. Ümmü Atiyye
şöyle demiş:
«Bize, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ve Kurban bayramlarında genç kızlarla
hayızlı kadınları ve perdenişln hanımları (namazgaha) çıkarmamızı emretti. Ama
hayızlı kadınlar namaz (gah) dan biraz uzak durur, hayırda ve Müslümanların
dualarında hâzır bulunurlar, dedi. Ben:
— Yâ Resûlallah! (Bazen) birimizin örtüsü
bulunmuyor» dedim; Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
— Ona din kardeşi, kendi
cllbâblarından birini giydiriversin, buyurdu.»
İzah:
Bu hadisi Buharİ
«Hayız», «Bayram» ve «Hacc» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizi, Nesâİ ve İbni
Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir.
Hadisin Buhari'deki
metni, buradakinden daha mufassaldır.
Avatik: Âtik'in
cem'idir. Atik: Genç kız, demekdir. Bu kelimeyi lügat ulemâsı muhtelif
şekillerde tefsir etmişlerdir.
Hudûr: Hidr'ın
cem'idir. Hidr: Bâzılarına göre: Evin bir köşesine çekilen bir perdedir.
Buradaki «hudûr» dan murad: Evlerdir. Zevât-ı Hudûr da: Evine kapanmış,
perdenişin ve iffetli hanımlar manasına gelir.
Muhabbee dahî aynı
manaya kullanılır,
«Hayırda ve
Müslümanların dualarında bulunurlar.» ifadesinde hazf vardır. Cümlede muzaf
zikredilmemişdir. Cümle: -Hayızlı kadınlar, hayır meclîslerinde ve Müslümanların
dualarında hâzır bulunsunlar.» takdirindedir.
Hayır meclislerinden
murâd: Hadis dinlemek ve hasta dolaşmak gibi şeylerdir.
Cilbâb: Kadir b.
Şümeyl'e göre, kadınların başörtülerinden daha kısa ve daha.geniş bir örtüdür.
Kadınlar bununla da başlarını örterler.
Bazdan: «Cilbâb:
Ridâdan daha kısa, fakat geniş bir örtüdür. Kadın onunla göğsünü ve sırtını
örter.» demişlerdir.
Cilbab: «Çarşaf gibi
bir örtüdür.» diyenler bulunduğu gibi, «Çarşaf dır», «Başörtüsüdür.» diyenler
de olmuşdur.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) «Ona, din kardeşi kendi cilbâblarından birini giydiriversin.»
buyurmakla: «Din kardeşi kendisinin muhtâç olmadığı elbisesinden birini
emaneten ona versin.» demek istemişdir.
Bâzıları: «Bu cümleden
murâd: Kadın, üzerindeki elbisesinin bir kısmını ona örtsün demekdir.»
mütalaasında bulunmuşlardır. Bu te'vll, kadının üzerindeki örtünün çok geniş
olduğuna göre caiz'se de, yine de itirazdan salim değildir. Mezkûr cümleyi
mübalağaya hamledenler de vardır. Bu takdirde mânâsı: «Kadınlar, ikisi bir örtü
içinde bile olsalar namazgah'a çıkmalıdırlar.» demek olur.